06 HAZİRAN 2012 TARİHLİ TBB BASIN AÇIKLAMASI

BASIN AÇIKLAMASI


Gerek ulusal düzenlemelere, gerekse ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre hukuka saygı ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir.

Diğer taraftan iddia ve hükümle birlikte yargının kurucu unsuru olmasının yanı sıra adil yargılanma hakkının ve hak arama özgürlüğünün vazgeçilmez öznesi olan savunma varlığı ile yargılama faaliyetini demokratikleştiren bir kurumdur. O nedenle savunmanın varlığına, işlevine, hakkına, özgürlüğüne saygı ve özen gösterilmeden yapılan her türlü yargılama demokratik olmadığı gibi adil de değildir.          

Salt bu nedenle ulusal ve uluslararası metinler, gerek hükümetlere, gerekse yargı organları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına, avukatların; hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyetlerini yerine getirmelerini, kabul görmüş meslek kurallarına ve standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma, idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini ve tehditle karşılaşmamalarını sağlama görevini vermiştir.

Hal böyle iken kamuoyunda KCK Davası olarak bilinen davada savunma görevini üstlenen Diyarbakır Barosu Başkanı, Yönetim Kurulu Üyesi ve çok sayıda avukat hakkında sanıkların Kürtçe savunma yapma taleplerini desteklemelerinin ve savunma kapsamındaki kimi ifadelerinin suç olduğu iddiası ve Adalet Bakanlığı’nın izniyle ceza soruşturması açılmıştır.

Hemen ifade etmek gerekir ki, şüpheli/sanık konumunda bulunan ve savunmasını daha iyi bildiği ana dili olan Kürtçe ile yapma talep ve iradesini mahkemeye bildiren KCK davası şüphelilerinin/sanıklarının savunmalarını kendi ana dillerinde yapmaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/a-e maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında olmakla ve yanı sıra Lozan Antlaşması’nın 39/4-5.maddesi kapsamında bulunmakla mahkeme tarafından bu hakka saygı gösterilmesi gerekir.    

Türkiye’nin uluslararası nitelikteki bu taahhüdü karşısında haklarında ceza soruşturması açılan Diyarbakır Barosu Başkanı, Yönetim Kurulu Üyesi ve çok sayıda avukatın, sanıkların savunmalarını Kürtçe yapmaları yönündeki taleplerine destek vermiş olmaları suç niteliğinde olmadığı gibi bu taleplerini ifade ediş tarzları, bu amaçla kullandıkları barışçı dil, yaptıkları açıklamalar, başvurdukları argümanlar tamamen savunma sınırlarının kapsamında olmakla bu yönüyle de ortada suç oluşturan bir eylemleri yoktur.          

Açıklanan bütün bu nedenler ile başlatılan bu ceza soruşturmasına Türkiye Barolar Birliği olarak karşı olduğumuzu, meslektaşlarımızın, Diyarbakır Baromuzun Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin yanında olduğumuzu ve olacağımızı kamuoyunun bilgi ve takdirlerine saygı ile sunarız.

                                                                                                                                                                           TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

 

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım